...'ya varıncaya kadar kuzeye doğru gidin
ilk amaca ulaşmak.
not to get to first base (with): asla başarı sağlayamamak, bir adım bile ilerleyememek.
hedefe varmada yol almak
Verb
bir işe ciddi olarak el atmak
Verb
bir sorunu çözmede başarılı olmak
Verb
birini tesadüfen tanımak
Verb
birini zamanla tanımak
Verb
bir işin ayrıntılarını zamanla öğrenmek
Verb
uyuyabilmek, uykuya dalmak.
I couldn't get to sleep last night: I was too excited.
işin aslını öğrenmek
Verb
bir konunun köküne varmak (aslını anlamak
Verb
esasını/sırrını çözmek/kavramak, (sorunun) ruhuna/özüne inmek.
asıl konuya dönmek/gelmek, sadede gelmek.
bir sorunun esasına inmek
Verb
işini canla başla yapmak
Verb
(askerlik) oldukça ağır yaralı olmak
Verb
ciddî bir şekilde ele almak, ciddî olarak uğraşmak/halle çalışmak/üzerine eğilmek.
The speaker talked a lot, but never really got to grips with the subject.
Suyu görmeden paçayı sıvama (Belki de hiç vuku bulmayacak zorlukları önceden düşünüp üzülme).
ilk amaca ulaşmak, ilk aşamasını başarmak.
His plan never got to first base.
geçinilmesi güç bir kişi olmak
Verb
geçinilmesi kolay olmak
Verb
I'm wise to him/I've got wise to him and his game (= cheating): Onu ve yaptığı dalavereleri/çevirdiği
dolapları bilirim. If you don't get wise to yourself and start studying, you will fail the course: Aklını başına alıp çalışmaya başlamazsan dersi başaramazsın.
(telefon) temas kuramamak
Verb
bağlantı sağlayamamak
Verb
...'e iyi bir başlangıç yapmak
Verb
davasına bakmak için bir avukat tutmak
Verb
bir engeli aşarak ulaşmak
Verb
dinleyicileri etkilemek
Verb
bir yere giriş izni almak
Verb
güç ya da yorucu işinin başına dönmek
Verb
işine bakmak, ciddî olarak işiyle meşgul olmak, işi ciddiyetle ele almak.
They finally got down to business and signed the contract.
izinden sonra yeniden işe dönmek
Verb
bir işin temelini atmak
Verb
ciddi olarak işe başlamak
Verb
iliklerine kadar ıslanmak
Verb
bir şey karşısında mest olmak
Verb
A noktasından B noktasına gitmek
Verb
bir yerden bir yere gitmek
Verb
TV cihazını onarması için birini çağırmak
Verb
(tren) vaktinde gelmek
Verb
eve gitmek üzere izin almak
Verb
(US) birinin kötü niyetlerini çakmak
Verb
(telefonla) ilişki kurmak
Verb
biriyle bağlantı kurmak
Verb
(telefon) kendini birine bağlatmak
Verb
sonunda birinin çevirdiği dolabı sezmek
Verb
açıklığa kavuşturmak
Verb
esirleri memleketlerine iade etmek
Verb
birinin ayağını yerden kesmek
Verb
birine birşeyi ulaştırmak
Verb
birine birşeyi yollamak
Verb
birine birşeyi göndermek
Verb
birşeyin çalışmasını sağlamak
Verb
birşeyi çalışır duruma getirmek
Verb
kalabalığı ilerletmek
Verb
(telefon) biriyle bağlantı kurmak
Verb
-e varmak/gelmek/erişmek.
What page have you got up to?
zamanı gelmiş ya da geçmiş bir şeyi yapmak
Verb
iliğine kadar ıslanmak
Verb
(US) kazanılan maaşı almak
Verb
olan bitenin doğrusunu bilmek
Verb
bilgisi/haberi olmak, haberdar/vâkıf olmak.
bir sorunla mücadele etmek
Verb
kolay satılmayan mallar
Noun
temas kurulması güç bakan
kabuğundan dışarı çıkmamak
evini kiraya vermemek
Verb
bütün gece gözünü kırpmamak
birinin sözlerini boğazına tıkamak
Verb
birinin sözlerini boğazına tıkmak
Verb
ağızıni havaya açmak
Verb
ağır yenilgiye uğramak
Verb
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
alabanda yemek (argo)
Verb
(a) bir taraftan bir tarafa geçirmek, (b) (piyes vb.) başarılı olmak.
ilerlemek, başarı göstermek.
nafakasını almak (argo)
Verb
ucuz kurtulmak, kolay kurtulmak, fazla zarara uğramamak.
yaptığı seyahat masraflarını geri almak
Verb
öfkelenmek, kızmak, sinirlenmek.
tahkir edilmek, yuhalanmak.
He got the bird when he came out on stage: Sahneye çıkınca yuhalandı.
fikrini anlatabilmek, karşısındakinin kafasına sokabilmek.
bir işin hoş olmayan yanı ile uğraşmak zorunda kalmak (bir pazarlıktaki elverişsiz koşul
ayranı kabarmak (argo)
Verb
kıçı sıkışmak, belaya çatmak, başı belaya girmek.
büyümek, gelişmek, irileşmek.
make larger: büyütmek.
dümenine bakmak (argo)
Verb
çabuk zengin olmak istemek
Verb